Afad Devletin Mi ?

Defne

New member
Forumdaşlar, Sizlerle Bir Hikâye Paylaşmak İstiyorum

Hepimizin hayatında, devletin kurumlarıyla karşılaştığı anlar olmuştur. Bazen bir afetin ortasında, bazen bir haberin köşesinde, bazen de bir yardım çağrısında… Bugün sizlerle, “Afad devletin mi?” sorusunu kalbime dokunan bir hikâyeyle paylaşmak istiyorum. Belki siz de bu hikâyeyi okurken kendinizden bir parça bulursunuz.

Kasabanın Sessiz Sabahı

Küçük bir Anadolu kasabasında gün, sabah ezanıyla başlamıştı. Hava serin, gökyüzü griydi. O sabah kasaba halkı, beklenmedik bir sarsıntıyla uyandı. Yerin derinliklerinden gelen o uğultu, evlerin duvarlarını, insanların kalplerini aynı anda çatlatıyordu. Deprem birkaç dakika sürdü ama geride bıraktığı yıkım, yıllar boyu anlatılacaktı.

Kasabanın meydanında toplanan insanlar panik içindeydi. Kimisi sevdiklerini arıyor, kimisi enkaz altındaki komşusuna sesleniyordu. İşte o anda, farklı bakış açılarının nasıl birleştiğine şahit oldular.

Ahmet’in Stratejisi

Kasabanın gençlerinden Ahmet, asker kökenliydi. Hızlı karar verme alışkanlığı vardı. Meydana çıkar çıkmaz enkazın büyüklüğünü gördü ve yüksek sesle bağırdı:

“Arkadaşlar! Önce düzen kurmamız gerek. Kadınlar ve çocuklar güvenli bir noktada toplansın. Erkekler sırayla enkaza yönelsin. Hepimiz aynı anda oraya koşarsak kaos çıkar.”

Onun bu soğukkanlı yaklaşımı, bir anlık panikle oraya buraya koşuşturan insanları durdurdu. Herkes, içten içe bir stratejiye ihtiyaçları olduğunu anlamıştı. Ahmet, çözüm odaklı bir bakış açısıyla adımlar atıyor, aklıyla kalabalığı yönlendiriyordu.

Zeynep’in Empatisi

Ama orada bir de Zeynep vardı. Genç bir öğretmendi. Çocukların ağlayan gözlerine bakıp yanlarına koştu. Kollarını açtı, “Korkmayın, buradayım. Hep birlikte atlatacağız,” dedi.

Zeynep, organizasyondan çok insanların kalplerine dokunuyordu. Enkazın yanında oturan yaşlı bir kadının elini tuttu, yanında sessizce oturdu. Bir çocuğun gözyaşlarını silerken diğerine masal anlattı. Onun empatik yaklaşımı, kasabadaki insanların ruhlarını ayakta tutuyordu.

Devletin Eli

Saatler ilerledikçe, kasabaya siren sesleri ulaştı. AFAD ekipleri araçlarla, ışıklarıyla geldi. Ekipler, profesyonel bir düzen içinde hızla harekete geçti. Özel cihazlarla enkazı tarıyor, eğitimli köpeklerle arama yapıyor, koordinasyon içinde çalışıyorlardı.

Ahmet, onları görünce rahatladı. “İşte olması gereken düzen bu,” dedi. Zeynep ise, AFAD görevlilerinin yaralı bir çocuğu sedyeyle alıp götürmesine gözleri dolarak baktı. “Devlet işte böyle zamanlarda yanında olur insanın,” diye mırıldandı.

Kasaba halkı, kendi çabalarıyla başladıkları mücadelede artık yalnız olmadıklarını hissetti. AFAD sadece bir kurum değil, devletin şefkatli ve güçlü eli gibiydi.

Farklı Yönlerin Bütünlüğü

O gün herkes bir şey öğrendi. Ahmet’in çözüm odaklı stratejisi olmasaydı kaos büyüyebilirdi. Zeynep’in empatisi olmasaydı insanların ruhu kırılır, umutsuzluk çökebilirdi. AFAD’ın profesyonel müdahalesi olmasaydı, kurtuluş bir hayal olabilirdi.

Bir erkek aklının çözüm odaklı yanı, bir kadının kalbinin şefkati ve devletin güçlü kurumlarının birleşimi, kasabayı ayakta tutmuştu.

“Afad Devletin Mi?” Sorusunun Cevabı

İşte tam da burada sorumuzun cevabı gizliydi. AFAD sadece devletin bir kurumu değil, devletin vicdanıydı. O an kasabada bulunan herkes, AFAD’ın sadece teknik bir ekip olmadığını, devletin bizzat halkının yanında dimdik duruşu olduğunu gördü.

“Devletin mi?” diye sorulduğunda aslında cevap açıktı: Evet, AFAD devletin. Ama aynı zamanda halkın, milletin, hepimizin… Çünkü devlet dediğimiz şey, bu milletin ortak kalbi değil mi zaten?

Birlikte Yazılan Hikâye

O günden sonra kasaba halkı arasında bir söz dolaşmaya başladı:

“Devlet sadece tepeden inen bir güç değil, omuz omuza verdiğimiz bir kardeşliktir.”

Çünkü o enkazın başında Ahmet vardı, Zeynep vardı, AFAD vardı. Her biri farklı bir rol üstlenmişti ama hepsi aynı hikâyenin kahramanıydı.

Forumdaşlar, Siz Ne Düşünüyorsunuz?

Benim paylaşmak istediğim hikâye böyleydi dostlarım. Belki siz de yaşadığınız bir afet anında AFAD’ı gördünüz, belki sadece televizyondan tanık oldunuz. Ama eminim ki hepimizin kalbinde, bu kurumun bıraktığı bir iz vardır.

Sizce devlet dediğimiz şey, sadece kurumlar mıdır? Yoksa bizlerle birlikte, sokaktaki o dayanışmada mı anlam bulur?

Hadi gelin, bu konuda düşüncelerinizi, hatıralarınızı paylaşın. Çünkü belki de asıl güç, birbirimizin hikâyelerinde saklıdır.